9 Eylül 2013 Pazartesi

Salgın [Bölüm 7]

  Kerem ve Ali hızlı bir şekilde alışverişlerini yaparlar. 5 adet konserve yiyecek, 1 tencere, 1 kutu kibrit ve 3 adet battaniye almışlardır. Bunun yanı sıra Kerem oğlu Cem'e mavi bir gömlek, Ali ise Selim'e bir bileklik almıştır. Geç kalıp ailelerini meraklandırmamak için çadırlarına doğru gitmeye başlarlar.
  Çadırlarına vardıklarında ailelerini meraklı bir şekilde bekliyor halde bulurlar. Kerem ve Ali ilk önce özel hediyeleri verirler. Diğer alınan eşyalarda verildikten sonra Selim mantarlardan anladığı için mantar bulmaya çıkmak ister ancak Ali bu durumda çıkmamasını ister. O akşam alınan konserve yiyecekler yenirken şöyle bir konuşma olur; (Kerem: K, Ali: A, Arzu: AR)
K: Burasının pek güvenli olmadığını hepimiz biliyoruz. Ormanın içinde dolaşan yaratıklar gece bizi diken üstünde uyutuyor. Herhangi bir insansal saldırı da bizim burada hiçbir korumamız yok. Bence kaldığımız yere geri dönmeliyiz orası oldukça güvenliydi. Sen ne diyorum Ali?
A: Haklı olabilirsin. Ancak alışveriş merkezi buradan dahi uzak bir yer. Oraya taşındığımızda benzinimiz olmazsa gelemeyiz ve merkeze gitmek içinde benzin kullanamayız. Merkez hayatımızı oldukça kolaylaştırıyor.
K: O zaman şehrin içinde bir apartmanda korumalı bir yer yapabiliriz.
A: Aslında merkezde korumalı daireler veriliyor. Orada çalışarak ya da merkezin müdürlüğüne eşya vererek para biriktirip orada kalabiliriz.
AR: Bunu sabah konuşsak daha iyi olucak. Herkesin çok uykusu var. Sabah daha doğru düşüncelerle konuşabiliriz.

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Salgın [Bölüm 6]

  Küçük çadırlarına geri dönen aileler neler topladıklarına bakmak için ateşin etrafına toplanırlar. Bu sırada Kerem ateş etrafında bir yandan ısınmaya çalışan, bir yandan da aldıkları eşyaları düzenleyen ailesine dönerek Ali'nin anlattığı takas merkezinden bahseder. Arzu her zaman ki gibi itiraz edecek bir şey bulur ve itiraz eder ancak Kerem her itirazdaki gibi onu ikna etmeyi başarır. İki ailede alınanları düzenleyip çadırlarına döner ve günün yorgunluğunu atmaya çalışırlar.
  Sabah yenilen her zamanki yarım kahvaltı yapılır ve Kerem ve Ali değerli eşyaları alırlar ve yola çıkarlar. Yolda birkaç hastalıklı sorun çıkarsada yollarına devam etmesini engelleyemezler. Ali, Kerem'e 4 sokak ilerisini göstererek "Buradan sola döndüğümüzde varacağız" der. Beklenmedik bir şekilde uzun süren yolculuğun sonunda sokağa varılır. Kapıya varılmasına 10 metre kala. Elinde dürbünlü bir tüfek bulunan sert sesli adam "Kimsiniz? Buraya daha önce geldiniz mi? İçeriden sizi tanıyan biri var mı?" diye art arda sorular sorar. Ali'nin cevabı ise "Yaklaşmama izin ver. Beni tanıyorsun." olur. Koruyucu eliyle "gel" işareti yapar. Ali adama bakarak "Necdet? Benim Ali." der. Koruyucu ise eski bir dostu görmenin verdiği mutlulukla aşağı iner ve onları kapıdan içeri alır. Ali'yle özlemin verdiği sıkı bir sarılma ve Kerem ile tanışma yaşanır. Ardından kapı kapanır ve takas alanına doğru yürünür. Bu sırada eski dost Necdet Ali'ye "Ali! Para sistemi değişti" der ve onu yanına çağırır. Kerem, Ali'yi beklerken etrafa biraz göz atar ve çok uzun bir süreden sonra yaşayan bu kadar çok insan görmek onu mutlu eder. Ali gelir ve para sistemini Kerem'e şöyle anlatır: (Kerem: K - Ali: A)
A: Takas sistemi aynı ancak satıcılarda buraya özel bir para var ve çoğu artık parayla işlem yapıyormuş. Biz elimizdeki değerli eşyayı satıcıya veriyoruz ve o bize karşılığında para veriyor ve bizde bu parayla anlaşılacağı üzere istediğim eşyayı alıyoruz. Bence böyle daha mantıklı olmuş illa takas yapmamız gerekmez artık.
K: Bence de.
  Kerem medeniyet kırıntılarının verdiği mutlulukla koşarak satıcılara doğru yönelir.
Unutmadan Torrent-Oyun'dan gelenler; HOŞGELDİNİZ ! Özellikle de Jimmy Hoqkins !

15 Ağustos 2013 Perşembe

Salgın [Bölüm 5]

  32 Km. yol aldıktan sonra Kerem arabayı tenha bir yerde durdurup nerede kalabilecekleri hakkında konuşmaya başlarlar. (Kerem: K - Ali: A - Arzu: AR - Selim: S)
K: Evet düşünelim nerede kalabiliriz? Bizi en az 2 hafta idare etmesi gerekir.
AR: Bence ileride görünen şehre gidelim. Şehir girişinde bir apartmana yerleşebiliriz.
S: Tehlikeli olabilir. Şehir içleri adam dolu nereden çıkacakları belli olmuyor.
K: Bencede. Ali? Bir fikrin yok mu?
A: Benzinin durumu nedir? Yani kaç km götürebilir ben pek arabadan anlamam.
K: 20 Km. kesinlikle götürür.
A: O zaman çam ağaçlarının olduğu bölgeye gidelim. 2 adet çadırımız var. Fazla ses çıkarmazsak orada uzun bir süre kalabiliriz.
K: Herkes aynı fikirdeyse gidelim. Gitmeden önce otoban bitişindeki marketlerden alabildiğimizi alıp gitmemiz lazım.
  Otoban bitişinde görünmeyen bir yere arabayı park ederler. Kerem yanına Ali'yi çağırır ve aralarında konuşurlar. Sonra grubuna döner ve "Planlarda değişiklik oldu. İlk önce ormana gidiyoruz düzgün bir yer buluyoruz ve güvenli hale getiriyoruz. Sabah olunca şehre iniyoruz ve bulabildiklerimizi alıyoruz." der ve ormana doğru yönelirler.
  Ormana vardıklarında düzlük bir alana çadırlarını kurarlar ve çadırlarının hemen yanını tahtalarla kaplarlar. Bu koruma geçici olsada şimdilik işlerine yarayacak bir güvenlik yaratmış olurlar. Hava iyice karardığında çadırları ailelere göre ayırırlar ve yatarlar. Gecenin ilerleyen saatlerinde Ali'nin uykusu kaçar ve çadırından dışarı çıkar. Dışarı çıktığında Kerem'i de odun kütüğünün üstünde oturmuş ateşe bakar halde görür. Korkutmamak için kısık sesle Kerem'e seslenir ve yanına oturur. Aralarında şöyle bir konuşma geçmeye başlar. (Kerem: K - Ali: A)
K: Anlaşılan senin de uykun kaçmış.
A: Korku içinde uyumak çok güven vermiyor.
K: Maalesef öyle.
A: Bugün zamanını bulamadığım için söyleyemedim. Belki duymuşsundur bilmiyorum ama bu şehrin ilerisinde satıcılar var. Yemek, yatak her şeyi satıyorlar. Hatta jeneratör ile telefon, bilgisayar şarj edenler bile var. Çoğu takas ile iş yapıyor ama para ile yapanda var. Yarın şehre inip alabildiklerimizi alalım. Diğer gün seni oraya götürebilirim. Yer değiştirdiklerini sanmıyorum.
K: Mantıklı geliyor. Peki orayı nasıl koruyorlar?
A: Çitlerle çevrili ve silahlı koruyucular var. Onlara da her hafta bir satıcı istedikleri şeyleri veriyor. Bir ara bende orada koruyucuydum.
K: Anladım. O zaman yarın çantalaramıza işe yaramayacak olsada satılabilecek şeyler alalım ve takas yapmak için gidelim. Yarın zor olabilir. Uykuya ihtiyacımız var.
der ve konuşmayı bitirip çadırlarına dönerler.
  Sabah olduğunda çantalara sadece silahlar alınıp şehre doğru yola çıkılır. Şehre uzak olmadıkları için hemen varırlar. Kerem, Cem ve Arzu marketlere girecekken, Ali ve Selim binalara gireceklerdi. Kerem takas yapabilmek için değerli şeyler arıyordu ve gözüne bir kolye ilişti. Belki değerli olabilir diye çantasına koydu. Ali ise bu sıralarda dairelerde dolaşırken gözüne telefon çarpar. Bu son 2 ay içinde gördüğü ilk telefondu. Çok zor bulunuyordu ve takas için çok iyi bir eşyaydı. İki ailede çok geç olmadan dışarı çıkarlar ve çadırlarına gitmek için yola koyulurlar.

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Salgın [Bölüm 4]

  Kerem Arzu'dan sargı bezini alıp Selim'in burkulan bileğini sarar. Bu sırada yüksek bir sesle oğluna içeri gelmesini söyler. Ali Cem'i görür ve Kerem'e "Bu yakışıklı kim?" diye sorar. Kerem "Oğlum. İsmi Cem." der. Ali tam Cem'e soru sormaya kalkışır ama cümlesi büyük bir gürültüyle kesilir. Ali, Kerem'e bakar ve "Bu seste neydi?" diye sorar. Kerem Arzu'ya "Ben çatıya çıkıyorum burada kal neler oluyor bakacağım." der ve dürbününü alır ve kapıya doğru yönelir.
  Çatıya çıktığında Ali'de onun arkasından gelir. Çatının korkuluklarından dışarıya doğru bakar ve sesin geldiği yönü aramaya başlarlar. Ali bir anda duraksar. Dikkatle bakar ve Kerem'in sırtına bastırarak onu yere yatırır ve oda yanına kapaklanır. Kerem "Ne oluyor?" diye sorar. Ama Ali'den ses çıkmaz. Kerem daha yüksek bir sesle sorunca Ali "Sus biraz" der ve yavaşça korkuluklardan doğrulur, dışarıya bakar. Ali Kerem'e caddeye doğru bakmasını söyler. Kerem bir yığın eli silahlı insan ve "yaratık" diye hitap ettikleri hastalıklı insanlardan görür. Ali Kerem'e döner ve aralarında şöyle bir konuşma geçer; (Ali: A-Kerem: K)
A: Hemen buradan gitmeliyiz.
K: Neden? Onlardan korkuyorsan buraya kadar gelmezler. Hatta yaratıklardan bile kurtulamazlar.
A: Onları tanıyorum.
K: Nereden tanıyorsun?
A: Selim ve ben onlarla birlikteydik. Yemek ihtiyaçlarımız vardı ve onların grubuna katılmıştık. Çok korunaklı yerlerde yaşıyorlar. Onları tanıyorum buraya kadar gelecekler ve bakmadık ev bırakmayacaklar. Alabildiğimiz kadar eşyayı alıp hemen buradan gitmeliyiz. İstiyorsanız sizle gelmeyiz ama biz buradan gidiyoruz ve sizinde gitmenizi tavsiye ederim.
K: O zaman daha fazla zaman kaybetmeyelim sokakta çalışan araba bizi en az 60-70 Km.  götürecektir. Ben evden anahtarı alıyorum ve arabayı kapının önüne çekeceğim. Sizde eşyaları alıp arabaya yüklersiniz.
A: Tamam 15 dakika gibi bir vaktimiz var.
  Kerem ve Ali koşa koşa aşağıya inerler. Ali Arzu ve Selim'e kısaca durumu anlatıp en işe yarayacak eşyalara öncelik vermelerini istediğini söyler. Arzu Cem'i yanına çağırır ve şöyle konuşur "Cem, buradan gitmek zorundayız. Senin için değerli ne varsa al. Bu çantaya kıyafetlerini ve yedek ayakkabılarını koy. Durumu anlatacak vaktim yok, çabuk ol." der. Arzu yanına kıyafet ve ayakkabı alır. Yakın zamanda Kerem'in getirdiği yiyecekleri de yanına alır. Kerem içeri girer ve arabanın kapının önünde olduğunu söyler. Kerem bıçağını ve lazım olacak şeyleri alır. Hep beraber eşyaları arabanın bagajına koyarlar. Kerem ve Arzu eve son kez girer etrafa iyice bakar ve kalan önemli birşey var mı diye bakar. Evde sadece değerli olarak mermi bulurlar ve arabaya geri dönerler. Kerem arabayı çalıştırır ve yola çıkarlar.

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Salgın [Bölüm 3]

  Kerem kapıyı açtı ve Arzu'yla aynı anda silahlarını yabancılara yönelttiler. Kapıda 1.70 boylarında bir adam ve bu adamın omzundan destek alarak ve sekerek yürüyen bir adam gördüler. Kerem sert bir ses tonuyla "Isırıldınız mı?" diye sordu. Arzu, adamın cevap vermesini beklemeden yaralı adamı gösterip "Ona ne oldu?" diye sordu. Adam ise "Isırılmadık. O, girdiğimiz binadaki merdivenlerden düştü ve ayağını burktu. Zaten yaratıklar onun çığlık sesine geldiler" dedi. Kerem seken adamın koluna girerek içeri taşıdı ve koltuğa oturttu. Adam tekrar söze girdi ve "Ben Ali onun ismi ise Selim. Kardeşiz." dedi. Kerem, Arzu'dan sargı bezini istedi. Kerem, Ali'ye döndü ve aralarında şöyle bi konuşma geçti; (Ali: A - Kerem: K)
K: Burada mı yaşıyordunuz yoksa yiyecek bulmak için mi geldiniz?
A: Buradan yanılmıyorsam 3 cadde aşağıda bir büyük yeşil binanın, en üst katında yaşıyoruz. Yiyeceğimiz azaldığı için biraz ileriye gelmek zorunda kaldık ama başımıza bunlar geldi.
K: Bu olaylar yaşandığından beri burada mı yaşıyorsunuz?
A: Hayır, biz Taksim'de yaşıyorduk. Taksim'de olaylar çok karışınca Kadıköy'e gelmek zorunda kaldık.
K: Sizinle yaşayan başka biri var mı?
A: Hayır, sadece ikimiz kaldık.
K: Kaldık?
A: Kadıköy'e gelirken yolda bir kişiyle karşılaştık ve bizimle gelmesine izin verdik. Ancak kalıcak yer ararken yaratıklar tarafından öldürüldü. 
K: Üzücü olmuş.
A: Maalesef öyle.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Salgın [Bölüm 2]

  Kerem, marketin kırık arka kapısından dikkatlice girip içeridekileri topladı. Yavaşça dışarı çıkarken yanına gelen yaratıktan korkup bağırınca iki tanesi daha duyup yanına koşmuştu. Kerem alışkan olduğu için onları halledip evine doğru harekete geçmişti. Eve geldiğini gören Arzu ve Cem'in içi ferahlamıştı. Kerem yiyecekleri bırakıp çatıya çıkıp etrafı gözetleyeceğini söyledi. Cem'de gelmek istediğini söyledi ve babası onu kıramadı. Çatıya vardıklarında Cem'e dikkatli olmasını söyledi. Birkaç adım attıktan sonra Kerem durakladı. Bir ateş sesi duymuştu. Cem "Ne oldu baba?" diye sordu. Kerem yeri işaret ederek "Yat" dedi. Cem hemen yere yattı ve Kerem'de çatının korkuluklarına gelip dürbünüyle etrafa bakıp, sesin geldiği yönü bulmaya çalışıyordu. Bir an dürbününde ateş eden iki insan gördü. İlk başta göz yanılması sandı ama sonra anladı ki bu gerçekti. Cem'e döndü ve "Koş evden işaret fişeğini ve çakmağı getir" dedi. Cem merdivenlerden hızlı hızlı inerken Kerem'de dürbünüyle hala onları gözetliyordu. Cem fişek ve çakmağı getirdiğinde, Arzu'da onunla birlikteydi. Arzu, Kerem'e "Ne oluyor?" diye sordu. Kerem fişek ile çakmağı aldı ve dürbünü Arzu'ya verdi. Hemen ardından "Caddeye bak" dedi. Arzu caddeye bakarken Cem fişeği ayarladı ve çakmağı aldı Arzu'nun yanına gitti. (Arzu-A Kerem-K)
K: Onları görebildin mi?
A: Evet. Peki o fişek ne için?
K: Yeni arkadaşlar edinmek için.
A: Hayır bunu yapmana izin veremem.
K: Neden? Şuan zor durumdalar.
A: Ya ısırıldılarsa? Ya hastalık barındırılıyorsa?
K: Onu buraya gelince anlayacağız.
Dedi ve fişeği yaktı. Kaldırabileceği kadar kaldırdı ve sallamaya başladı. Arzu'da dürbünle onlara bakıyordu. Arzu Kerem'e döndü ve "Gördüler sanırım" dedi. Birkaç kere daha ateş ettikten sonra Kerem ve ailesinin olduğu apartmana doğru koşmaya başladılar. Kerem fişeğin altındaki ince çubuğu kullanarak tuğlaların arasına sıkıştırdı ve ailesini alarak merdivenlerden hızlı hızlı indiler. Cem'e odasına geçmesini ve gelmesini söyleyene kadar gelmemesini istediğini söyledi. Kerem Arzu'ya silahını verdi ve kendide silahını aldı. Kapıyı açmak için kapıya doğru yöneldiler. Arzu Kerem'e baktı ve "Bu doğru değil." dedi. Kerem'in ise cevabı "Göreceğiz." oldu.

9 Temmuz 2013 Salı

Salgın [Bölüm 1]

  Salgın yayılalı bir yıl geçmişti. Kerem Demirgöz ve küçük ailesi İstanbul'un bir köşesinde hayata tutunmaya çalışıyorlardı. Yer altında, kendi çapında korunmuş bir evde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Kerem, karısı Arzu ve oğlu Cem ile birlikte yaşıyor, savaşıyor, yemek bulmaya çalışıyorlardı. Genellikle Kerem, oğlu Cem'i geri plana atar ve kendisini ona siper ederdi. Arzu ise küçük beylik silahıyla gayet iyi iş çıkarıyordu.
  Kerem, Arzu'ya "Ne kadar erzağımız var?"diye sordu. Arzu düşünen bir ifadeyle "Fazla kalmadı" diye cevap verdi. Kerem 2 sokak ötede bulunan markete gidip bulabildiği yiyecekleri getireceğini, onların evde kalmasını istediğini söylemişti. Arzu ilk başlarda bu duruma sıcak bakmasada, Kerem onu ikna etmişti. Kerem demir sopasını ve karakoldan bulduğu tabancayı almıştı. Kalan mermilere bakınca içi rahatlamıştı çünkü gereğinden fazla vardı. Ayakkabılarını giydiği gibi yavaşça dışarı yürüdü. Temkinli bir şekilde dışarı çıkmıştı ve etrafına bakıyordu. Sokak her zamanki gibi boştu. Caddenin daha dolu olacağını bildiği için sokaklardan ilerlemeyi tercih etti. Giderken sokaktaki tek çalışan arabaya baktı. En azından zor bir durumda kaçmak için bir fırsatı olacaktı.